SALGIN, SAĞLIK EĞİTİMİNE NASIL YANSIYACAK?
Koronavirüs salgını sürecinde; virüsle ilk cephede savaşan doktorlar ve sağlık çalışanları oldu. Peki, tıp ve sağlık sektörüne güvenin tazelendiği, itibarının zirve yaptığı bu süreç, üniversite adaylarına nasıl yansıdı? Yeni nesil sağlık bilimleri ve tıp fakültelerine nasıl bakıyor? Uzmanlara göre, her zaman yükselen değer olan sağlık sektörüne talep artarak devam edecek.
Türkiye’de hazırlık sınıfları hariç altı yıllık bir eğitimi kapsayan 98 tıp fakültesi bulunuyor. Türkiye’deki doktor sayısı ise 160 bini aşmış durumda. Hemşire sayısı ise 200 bine yaklaştı. Oysa tıp ve sağlık bilimleri oldukça zor ve meşakkatli bir eğitim süreci anlamına geliyor. Ancak koronavirüs salgınında baş aktörün sağlık çalışanları olması bu bölümlere olan eğilimi de etkiledi görünüyor.
Eğitimin gündeminin masaya yatırıldığı “Yolun Başındayken” programında Dr. Görkem İldaş, YKS sınavlarına sayılı gün kala Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selim Nalbant, Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Meslek Yüksek Okulu Müdür Yardımcısı Dr. Şenay Öztürk ve Esenyurt Üniversitesi Genel Sekreteri Okan Özpınar’ı konuk etti. Salgın sonrası tıp ve sağlık bilimleri fakültelerinin yeniden yükselen değer olup olmayacağı, meslek seçiminde dikkat edilmesi gereken konuların konuşulduğu programda, adaylara sınav ve tercih tüyoları da verildi.
Türkiye’nin güçlü bir sağlık eğitim sistemine sahip olduğunu söyleyen Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selim Nalbant, sağlık sisteminin altyapısı ve motivasyonu sayesinde COVID-19 salgını sınavını başarıyla verdiklerini söyledi. Tıp eğitiminin çok zorlu bir süreç olduğuna dikkat çeken Prof. Nalbant, “Sadece zeka ve beceri yetmiyor. Ruh gerekiyor, yürek gerekiyor. Türkiye’de tıp eğitiminin gözde olmasın sebebi de Türk halkında bu ruhun olmasıdır” dedi.
Tıp fakültesini tercih etmek isteyen öğrencilere önerilerde bulunan Prof. Nalbant, “Doğusundan batısına kuzeyinden güneyine her vatandaşımıza yardım edecek, sağlık problemlerini çözebilecek öğrenciler yetiştiriyoruz. Bilim, ilim, irfan kazanılır. Ama bu ruhu taşımak çok önemli. Bu ruhu taşıyan her öğrenciye bilgiyi, irfanı vermeye hazırız” diyerek, şöyle devam etti:
“Tıp fakültesinde okumak isteyen adaylar öncelikle en önemlisi tıp fakültesinin kendi hastanesinin olup olmadığına bakmalılar. Tıp fakültelerinde öğrencinin gerçekten hasta ile temas etmesi, ayrıca öğretim görevlisi başına düşen öğrenci sayısı çok önemli. Akreditasyon ve sosyal olanaklar, kampüs olanakları da elbette önemli ancak hastane imkanı birinci şart.”
Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Meslek Yüksek Okulu Müdür Yardımcısı Dr. Şenay Öztürk ise COVID-19 salgını sürecinde hemşirelerin gösterdiği yüksek özveri ve meslek aşkına dikkat çekerek, “Hemşirelik, insanlığın var olduğu günden itibaren varlığını devam ettiriyor. Bu zorlu süreçte de biz gördük ki, gerçekten olmazsa olmaz meslek gruplarından biri hemşirelik. Çünkü insanlara en kritik döneminde şefkatle dokunanlar hemşire oluyor. Bu şefkate bilgiyi de ekleyince, profesyonel ellerde olmak istersiniz. Bu zorlu süreçte bunu gördük” dedi.
Hemşirelere her zaman ihtiyaç olduğunu ve bu ihtiyacın artarak devam edeceğini vurgulayan Dr. Öztürk, dünya genelinde 28 milyon civarı hemşire olmasına rağmen halen 6 milyon açık olduğuna dikkat çekerek, Türkiye’de hemşire istihdamına açık olduğunu söyledi.
Esenyurt Üniversitesi Genel Sekreteri Okan Özpınar da meslek seçiminin geleceği belirleyen bir karar olduğunu vurgulayarak, bu yıl en revaçta olan bölümlerin salgın dolayısıyla sağlık bilimleri bölümleri olduğunu anlattı. Özpınar, hangi bölüm tercih edilirse edilsin Türkiye’nin iyi yetişmiş, donanımlı bir yeni nesile ihtiyacı olduğunu söyleyerek, bu tercihin iyi düşünülerek yapılması gerektiğini vurguladı.
Bu yıl YKS sınavına girecek adaylara tavsiyelerde bulunan Özpınar, “Bu yıl sınava girecek çocuklarımızda sınav kaygısı var. Ama sınavın hayatın sonu olmadığını bilmeleri gerekiyor. Sınav stresini atın. Rahat olun, yapacağınız bir hatanın hayatlarının sonu olmadığını bilin” dedi. Ailelerin çocuklara baskıda bulunmamasının da çok önemli olduğunu anlatan Özpınar, taban puanlarının düşmesi ve sürenin uzatılması gibi avantajların iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek, yaşanan durumdan fırsat çıkarmak gerektiğinin altını çizdi. Özpınar, “Sınava girecek olan çocuklarımız mutlu olacağı tercihleri yapabilmeli. Ebeveynlerin değil çocukların kendi hayatlarına yön verebilmesi büyük önem arz ediyor” diye konuştu. Bizi sosyal medya hesaplarımızdan da takip edebilirsiniz.