Yukarı Fırlamak için Dibi Görmek mi Gerekir?
“Kendi işini kurmak” belirli bir iş hayatı olan çoğu profesyonelin temel bir isteğidir aslında. Hepimiz, çalışma hayatımızın bazı dönemlerinde, girişimci olabilmek için çeşitli araştırmalar yapmış, cesaret etmiş ya da edememişizdir. Bu heves ile birlikte, yaptıkları araştırmalara güvenerek kendi girişimini kuran binlerce insan, bir firmada tam zamanlı profesyonel olarak çalışmak ile kendi şirketlerini açarak, o şirketi idame ettirebilmenin aynı olmadığını ve çoğunlukla kendi işini devam ettirmenin daha zor olduğunu görmüştür. Ülkemizde kurulan ve kapatılan şirket sayılarına baktığımızda son beş yolda 310 bin 19 şirket faaliyete girerken, 66 bin 209 şirket kapandığı görünmektedir. Yani, son beş yılda kurulan her beş şirkete karşı bir şirket kapanmıştır.
Bin bir umutla, fizibilite çalışmaları ile ve bir iş planı ile bir yola çıkıp girişimci olan ve plan dışı olarak ortaya çıkan olumsuzluklara karşın ayakta kalmış olan bir girişimci olarak bu “iş kurmak” ve “işi kapatmak” kavramlarının arasında ince çizgiyi çok net görmüş biriyim. Biliyorsunuz ki, anonim şirket ve tek ortaklıklı olsa bile limited şirket statüsünde kurulan şirketlerin kapatılması hem zaman olarak hem de işlemler olarak uzun ve zorlu bir süreçtir. Hele ki, kapatılacak şirketin zararda olması ve özel, tüzel, devlet kuruluşlarına borçlarının olması durumunda bu süreç çok daha zorlu bir hâl alır.
İşte bu minvalde, çok heyecanla başlanan işlerde ve projelerde, yola çıkılan bir girişimcilik serüveninde “dibi görmek” olasılık dâhilindedir. Bu deneyimi yaşamamış ve profesyonel iş hayatında başarılı olan birçok kişinin şirketin kurulma şartları, idamesi, kontrolü hakkında, bir çok doğru tavsiye verdiğini duyar gibiyim. Fakat masanın öbür tarafına geçildiğinde, iş planları ne kadar doğru kurgulanırsa kurgulansın, sermaye ne kadar güçlü olursa olsun, iş gücü, müşteri şartları, kanun değişiklikleri gibi etmenlerin olumsuz tesirleri olması durumunda, iş planı sapacak ve kontrol edilebilirliği gittikçe zorlaşacaktır. Bu da zarara giden yolun gittikçe daha yakınlaşması demektir. Ve yaşanan her zorluk bu süreçten çıkarılacak bir ders olacaktır. Alınan bu dersler, bizim günlük hayatta “iş batırma” olarak isimlendirdiğimiz sıkıntılı bir sürecin nedenlerini daha iyi kavramamıza neden olacaktır. Peki bu yazımızın başlığındaki soruya gelince “Yukarı Fırlamak için Dibi Görmek mi Gerekir?”
Yapılan akademik araştırmaların da gösterdiği üzere, girişimci bir kere bir iş yönetme deneyimi elde ettikten sonra, başarısız olsa bile, maddi zararlarını kapattıktan sonra, o girişimcinin tekrar bir iş kurma, yine girişimci olma isteğine kapılması yüksek bir ihtimaldir. Yani yenilen güreşçi, güreşe doymamaktadır. Ama bu ikinci deneyimde farklı olan ne olmalıdır? Bir önceki hezimetten çıkarılan derslerle yola çıkar girişimci ikinci serüvenine. İşte burada, zayıf noktalar neredeyse, o noktaları güçlendirmeye çalışacaktır girişimci. Belki artık kanmayacaktır, ya da daha iyi araştıracaktır, masraflarını daha kontrol altında tutmaya çalışacaktır, daha doğru iş gücüne ulaşmaya uğraşacaktır, imza atacağı her kağıdı daha iyi okuyacak, sözleşmelerini daha gerçekçi hazırlayacak ve emin olmadığı bir işe girmeyecektir ya da kendi profesyonelliğinden uzakta bir alanda girişimci olmaya yeltenmeyecektir. İşte bu yüzden girişimcinin başarısız olduktan sonraki her bir yeni girişiminde başarıya yaklaşma olasılığı daha artar. En azından ortak akıl bunu gerektirir.
Bu yazımıza, oynadığı karakterlerinin yansıttığı örnek insan figürleri ile günlük yaşam şeklinin farklı olmadığını düşündüğüm, felsefi olarak hayatı ve yaradılışı anlama çabasını takdir ettiğim bir aktör olan Denzel Washington’un bir üniversitedeki mezuniyet töreninde yaptığı konuşmasından aldığım anekdotlar ile veda etmek isterim:
“Kariyerinizde büyük hatalar yapın ve hata yapmaktan korkmayın. Eski bir IQ ölçüm testinde 3×3’lük bir matriste konulan noktalar üzerinden elini hiç kaldırmadan geçmen istenirdi. Bunu yapmanın tek yolu, o hayali karenin dışına çıkılarak yapılacak bir çizimdir. İşte bu yüzden çerçevenin dışına çıkmaktan çekinmeyin.
Ve şunu unutmayın; Hedefleri olmayan hayaller sadece hayal olarak kalır. Ve hedefleri olmayan hayallerin sonucu hayal kırıklıklarıdır. Hayalleriniz olsun, ama hedefleriniz de olsun. Bunları planlayın, yıllık, aylık, günlük hedefler gibi…
Ayrıca iş yaşamımdan şunu anladım ki, bu hedefleri gerçekleştirmede başarılı olmak için süreklilik içinde ve disiplinli olunmalıdır. Mesela ben kendime her gün için bir hedef koymaya çalışırım. Şu cümleyi mutlaka duymuşsunuzdur: ‘Başarısız olmayı planlamayız ama planlamada başarısız oluruz.”
Bir diğer tavsiyem, sıkı çalışın. Sıkı çalışmak, başarılı insanların yaptığı en önemli şeydir. İçinde bulunduğun dünya canlı, dönüyor ve cıvıldıyor. Yaptığın şeyi daha fazla yapmak değil, daha fazla şey yapmaktır önemli olan. Planladığın ilerleyişte hareket etmeyi ihmal etme, sırayı karıştırma.
“Devamlı koş ve yerini değiştir, olduğun yerde sayma.” derdi annem. Uğraşmaya, amaçlarına ulaşmaya devam et! Hangi konuda iyi isen, o konuda ilerlemeye devam et! Israr et, hedefini elde etmek için sıkı çalış. Hedefine ulaştığında, arkana dön ve bir kişiyi daha çek. Senden bilgi bekleyen her birine öğretici ol. Yaşamış olmak için yaşamaya heves duyma! Fark yaratmaya istekli ol! FARK YARAT!
Son olarak hayatımdaki dört kuralı söyleyeyim:
- Her şeye Allah’ın adı ile başla.
- İstikrarlı ve Planlı ol.
- Hedeflerine ulaşmada sıkı çalış.
- Bu dünya kadar öbür dünya için de çalış, Yardım etmekten zevk duy.
Keza, cenaze arabasına konduktan sonra U dönmeye vaktin olmayacak…”
Bu anlamlı konuşması için değerli oyuncuya teşekkür eder, tüm okuyucularımıza fark yaratıp, başarılarına başarı katabilecekleri fırsatlar dilerim…
Canay Gümüşlü Safi
cgsafi@isteilham.com Bizi sosyal medya hesaplarımızdan da takip edebilirsiniz.